Büyük Taklid Merci'i Sayın Seyyid Ali Hüseyni Sistani’nin Bürosunun Resmi İnternet Sitesi

Eserleri » Tam İlmihal

TEŞEHHÜT → ← Secdeyle İlgili Müstehap ve Mekruhlar

Tilâvet Secdesiyle İlgili Hükümler

Kurandaki Farz Secdeler:

1080-
Kurân-ı Kerim'in şu dört suresinin her birinde bir secde ayeti vardır: "Necm, Alak, Secde ve Fussilet Sureleri." Bu ayetlerden birini okuyan veya dinleyen kimsenin ayet bittikten hemen sonra bir secde etmesi gerekir. Eğer unutursa, aklına geldiği zaman secde etmelidir. İrade dışı duyulursa secde etmek iyi olmakla birlikte farz değildir.

1081-
İnsan secde ayetini okurken, secde ayeti okuyan başka birisini de dinlerse iki secde etmelidir.

1082-
Namaz dışında secde hâlinde iken secde ayetini okur veya onu dinlerse, başını secdeden kaldırıp yeniden secde etmesi gerekir.

1083-
Secde ayeti uykuda olandan, deliden veya Kuran’ı ayırt edemeyen çocuktan duyulursa secde vacip olur. Fakat gramofon veya teypten duyarsa vacip değildir. Radyo teyp gibi kasetten yayın yapıyorsa hüküm aynıdır. Fakat radyonun stüdyosunda secde ayetini okunur, radyo vesilesiyle insan da duyarsa secde vacip olur.

1084-
Kuran’ı kerimin farz secdelerinde; farz ihtiyat gereği insanın yeri gasp edilmiş olmamalıdır. Müstehap ihtiyat gereği alın konulan yer diz ve ayak parmaklarından dört kapalı parmaktan daha aşağı veya yukarı olmamalıdır. Fakat abdestli, gusüllü, kıbleye doğru olmasına ve avret yerini kapatmasına, bedeninin veya anlını bırakacağı yerin pak olmasına gerek yoktur. Namaz kılanın elbisesinde şart olan şeyler onun elbisesinde şart değildir.

1085-
Farz ihtiyat gereği, Kuran’ın vacip secdesini yerine getirirken alın toprağa veya üzerine secde edilmesi sahih olan bir şeyin üzerine konulmalıdır. Namazın secdesinde olduğu gibi diğer bölgeleri de (yedi aza) yere bırakmak ihtiyaten müstehaptır.

1086-
Kuran’ın vacip secdesini yerine getirirken zikir edilmese bile, alnın secde niyetiyle yere koyulması yeterlidir. Herhangi bir zikir söylemek, müstehaptır; ancak şu zikir daha iyidir:
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ حَقّاً حَقّاً لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ اِيمَاناً وَ تَصْدِيقاً لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ عُبُودِيَّةً وَ رِقّاً سَجَدْتُ لَكَ يَا رَبِّ تَعَبُّداً وَ رِقّاً لاَ مُسْتَنْكِفاً وَ لاَ مُسْتَكْبِراً بَلْ اَنَا عَبْدٌ ذَلِيلٌ ضَعِيفٌ خَائِفٌ مُسْتَجِيرٌ
Okunuşu: "La ilâhe illellahu hekken hekka. La ilâhe illellahu îmanen ve tesdîka. La ilâhe illellahu ‘ubûdiyyeten ve rikka. Secedtu leke ya rebbî te‘ebbuden ve rikka, la mustenkifen ve la mustekbiren, bel ene ‘ebdun zelîlun że‘îfun hâifun mustecîr." (46)

46 [Anlamı: Allah'tan başka ilâh yoktur; bu şüphe götürmeyen bir gerçektir. Allah'tan başka ilâh yoktur; buna inanıyor ve tasdik ediyorum. Allah'tan başka ilâh yoktur; ben O'na kulluk sunar ve emirlerine boyun eğerim. Ey Rabbim, kulluk ederek ve emirlerine boyun eğerek sana secde ettim. Ben kulluktan çekinen ve büyüklük taslayan değil de zelil, azabından korkan ve sana sığınan bir kulum.]
TEŞEHHÜT → ← Secdeyle İlgili Müstehap ve Mekruhlar
العربية فارسی اردو English Azərbaycan Türkçe Français